Amaç
Yaşamın doğduğumuz andan başlayarak bir problem çözme süreci olduğunu düşünürsek, resmi eğitimin hiç bir aşamasında, bir ömür boyu karşılaşacağımız problemlerle nasıl daha etkili baş edebileceğimiz konusunda bir ders olmamasına yıllardır şaşırır dururum.
Eğitimlerime, derslerime katılan öğrencilerim ve danışanlarım, neden daha önce böyle hayat dersleri almadıklarını, bu bilgilerin neden onlara daha önce sunulmadığını sorgular dururlar. Anne-babalarının, öğretmenlerinin, üniversite hocalarının, iş yerlerindeki yöneticilerinin, çalışanlarının bu donanımları olsa, hayatın ne kadar daha güzel ve anlamlı olacağını söylerler.
Hayatı bizim için kolaylaştıracak en büyük gücün içimizde saklı olduğunu ve onu nasıl bulup kullanabileceğimizi hiç kimse bize öğretmez. BIzi derinden etkileyen irili ufaklı yaşam olayları karşısında yaşadığımız değerli ve güçlü duygularla ne yapacağımız genel geçer laflarla geçiştirilir. Bir kavga, bir anlaşmazlık, kıskançlık, önemli bir sınav, kimsenin önemsemediği ama belki bizim için çok önemli olan bir başarı ya da başarısızlık, ölüm, boşanma, aldatma, aldatılma, önemli bir hastalık teşhisi, kronik bir hastalıkla yaşamak zorunda kalma ve benzeri yaşam olaylarının içinden geçerken ne gibi yollarla rahatlayabileceğimiz, gerçekleri göz ardı etmeden nasıl adım atabileceğimiz, yani yaşamak için en çok ihtiyacımız olan şeyler bize pek öğretilmez. Biz onları el yordamıyla bulmaya çalışırız.
Çalışmalarımın amacı içimizdeki büyülü güce ulaşmak ve bilgiyle donanmak için ışık tutmak. Elbette mucizeler yaratamayabiliriz (yaratabiliriz de) ama elimizin altında donanımlarımızın olması, gizli bir hazine sandığına sahip olmak gibi bir şey bana göre, ve bu bilgiyi, donanımı aktarmak benim için çok değerli bir amaç. Evet, iletişime dair doğru bilgilere sahip olmanın böyle bir gücü var.
Dar zamanlarımızda, çaresiz hissettiğimizde, kendimiz için de, başkaları için de etkili ve anlamlı bir şeyler yapabilmek, gerektiğinde elimizi cebimize atıp bilgilerimizi kullanabilmek, etkilerini görmek, sonuçlarını yaşamak ise müthiş bir güç ve iyilik duygusu veriyor insana.
Almış olduğum bütün eğitimleri, okuduğum tüm kitap ve makaleleri, 40 yıllık akademik deneyimlerimi zenginleştiren ve bütünleyen temel malzemem, bugüne kadar kendi iç yolculuğumda yaşadığım fırtınalar, çırpıntılar, çırpınışlar ve aydınlanmalar oldu. Köklü bir sorumluluk duygusuyla, yaşadıklarımdan öğrenmek için emek harcadım. Öncelikle çocuklarımı ve gençleri, ama elbette herkesi, o çok değerli ve benzersiz yaşam süreçlerinde, korumak, kollamak, donanımlı kılmak için öğrendiğim bütün başetme yollarını her ortamda ve her fırsatta paylaştım, aktardım, paylaşmaya, aktarmaya ve öğrenmeye de devam ediyorum.
Eğitim Bilimci kimliğim sosyolog kimliğimle birleşerek, EFT ve EMO gibi giderek bilimsel destek gören doğu felsefesi kökenli tekniklerle de zenginleşerek, ihtiyaca göre danışmanlığımın özünü oluşturuyor. 'Duygu' ve 'farkındalık', bu bilgiler ışığında gelişerek yaşama ışık tutuyor. Bu nedenle kendime duygu ve farkındalık danışmanı demeyi uygun gördüm. Eğitim bilimci ve sosyolog tanımları işimi yansıtmada yetersiz kaldı.
İlgilenmek, öğrenmek, kendi üzerinde çalışmak, yol almak, büyümek bunlar güzel şeyler. Ne var ki, bunları istemek ve emek vermek gerekiyor, yani herşeyde olduğu gibi, bu bir seçim.